Mersin İlimizde Cumhuriyet Meydanı’nda düzenlenen Kutlama Törenine; Valimiz Ali Hamza Pehlivan ve eşi Yıldız Pehlivan Hanımefendi, Mersin Milletvekilleri Ali Kıratlı, Dr. Levent Uysal, Gülcan Kış, Hasan Ufuk Çakır, Talat Dinçer, Burhanettin Kocamaz, Mehmet Emin Ekmen,, Akdeniz Bölge ve Garnizon Komutanı Tuğamiral Murat Fırat, Büyükşehir Belediye Başkanı Vahap Seçer, Cumhuriyet Başsavcısı Tolgahan Öztoprak, Adli Yargı Adalet Komisyonu Başkanı Mustafa Kahveci, Rektörler, Vali Yardımcıları, Kaymakamlar, KKTC Başkonsolosu, İl Emniyet Müdürü, İl Jandarma Komutanı, Sahil Güvenlik Akdeniz Bölge Komutanı, Belediye Başkanları, kurum amirleri ve kamu görevlileri, sivil toplum kuruluşları ve siyasi partilerin temsilcileri, Şehit ailelerimiz, Gazilerimiz,öğrencilerimiz ve çok sayıda vatandaşımız katıldı.
Vali Pehlivan, tören alanında bulunan tören birliğini selamladıktan sonra beraberinde Garnizon Komutanı Tuğamiral Fırat ve Büyükşehir Belediye Başkanı Seçer ile birlikte tören için hazırlanan araçla alana gelerek kutlama programına katılanları selamladı ve 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı’nı kutladı.
Saygı duruşunda bulunulması ve İstiklal Marşımızın okunmasının akabinde Şanlı Bayrağımızın göndere çekilmesiyle başlayan program, Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı kutlama mesajının okunmasıyla devam etti.
Vali Pehlivan, günün anlam ve önemine yönelik bir konuşma yaptı. Vali Pehlivan konuşmasında;
Tarihi şanla,
Tarihi şerefle,
Tarihi takdire şayan başarılarla,
Tarihi onurla,
Tarihi zaferlerle,
Tarihi destanlarla dolu bir milletin evlatlarıyız..
Yüreği sevgiyle,
Yüreği merhametle,
Yüreği cesaretle,
Yüreği inançla,
Yüreği kararlılıkla,
Yüreği vatana bağlılıkla,
Yüreği bayrak ve bağımsızlık aşkıyla dolu bir milletin evlatlarıyız..
Yaradılanı yaradandan ötürü seven bir medeniyetin,
Halime gül, zalime diken olan,
İnsan olana cemal yüzünü,
Düşman olana celal yüzünü gösteren,
Güçlü iken affetmesini, darda dahi olsa lütfetmesini bilen,
İncinse de incitmeyen,
Vatanını, bayrağını kutsal sayan,
Onlara el uzatanlara kılıçtan keskin olan,
Bilek gücünü de zihin gücünü de önemseyen,
Okuyan, okutan, cehaleti korkutan,
Devleti yaşatmak için önce insan diyen, insanı yaşatan, mazluma el uzatan bir medeniyetin mensuplarıyız.
Böyle bir tarihe, böyle bir yüreğe, böyle bir medeniyete sahip, tarihte 16 büyük devlet kurmuş bir millet olarak en son ve ilelebet yaşayacağına inandığımız Cumhuriyetimizin kuruluşunun 100. yılına erişmiş olmanın haklı gururunu taşıyoruz. Her yıl coşkuyla kutladığımız 29 Ekim Cumhuriyet Bayramımız, bu yıl 100. yıl olması hasebiyle ayrı bir anlam ve önem ifade etmektedir.
Bir yandan, 100. yıla ulaşmış olmanın onurunu, diğer yandan ikinci yüzyıla, “Türkiye Yüzyılına” adım atıyor olmanın heyecanını yaşıyoruz.
100. yılımız kutlu olsun!
29 Ekim Cumhuriyet Bayramımız kutlu olsun!
Milletimiz, uzun soluklu tarih yolculuğunda, belli dönemlerde belki yokluklar, yoksulluklar yaşamıştır; belki aç, belki susuz kalmıştır ama asla vatansız kalmamıştır, asla esaret kabul etmemiştir.
Vatanına düşman eli değdirmemiş, bayrağı yere düşürmemiş, en zor zamanlarda dahi kimseye, namerde muhtaç olmadan ekmeğini taştan çıkartmış, belini doğrultmayı, yeniden ayağa kalkmayı, yeniden dirilmeyi başarmıştır.
İşte 100 yıl önceki durum da bu şekilde cereyan etmiştir. Tarihte kurduğumuz en büyük devletlerden, 600 yıl dünyaya hükmetmiş Osmanlı Devleti çeşitli sebeplerden, düşman güçlerinin, yedi düvelin üzerine adeta çullanması nedeniyle yorulmuş, bitap düşmüş. Köşeye sıkıştırıp yıkılmaya çalışılmış. Maddi kayıplar yaşanmış, imkanlar imkansızlığa, varlık yoksulluğa dönüşmüştür.
Pusuda bekleyen düşman devletler adeta ellerini oğuşturup bu sefer yenmeyi başarıyoruz galiba demeye başlamıştır. Ancak bu hayalleri suya düşmüştür. Çünkü devletimizin, milletimizin imkanı azalmış ama imanı azalmamıştır, tam tersine imanı,inancı, kararlılığı artmıştır.
Mensubu olduğu milletinin bu özelliğini çok iyi bilen,”Özgürlük olmayan ülkede ölüm, yıkılış vardır. Her ilerlemenin kurtuluşun anası özgürlüktür. Birinci dünya savaşı bitti ama bizim mücadelemiz bitmedi. Ya istiklal ya izmihlal!” diyen Gazi Mustafa Kemal Atatürk çıkmış ve Kurtuluş Savaşını başlatmıştır. O önderlik etmiş, millet de arkasından yürümüştür.
Kendi imkansızlıklarına rağmen, düşmanın gücünden, topundan tüfeğinden korkmadan dimdik duran, bedenini vatana siper eden, ecdadımızın top yekün, canı pahasına ortaya koyduğu mücadeleler sayesinde Kurtuluş Savaşı kazanılmış ve Türkiye Cumhuriyetimiz kurulmuştur.
Her karışı şehit kanı ile sulanan vatan toprağını düşmana çiğnetmeyen, rengini şehitlerimizin kanından alan ve yurdumuzun dört bir yanında gönderde nazlı nazlı dalgalanan şanlı bayrağımızın boynu bükük bırakmak isteyenlere müsade etmeyen, şahadetleri ile dinin temeli olan ezanları minarelerden susturmaya çalışılanlara fırsat vermeyen aziz milletimizin, içerisinde bulunduğu şartların zorluğuna aldırmadan “ya istiklal, ya ölüm” ilkesiyle ayağa kalkıp düşmanı nasıl püskürttüğünün, Türkiye Cumhuriyetimizin nasıl büyük, nasıl çetin mücadeleler içinde kurulduğunun idrakindeyiz.
Vatan kahramanlarımızı asla unutmadık, asla unutmayacağız!
Nice yiğitlerin vatan için canını, kanını verdiğini iyi biliyoruz. Yaşı küçük ama gözü pek delikanlıların, savaşabilmek için kılık değiştirip cepheye koşan Halime Çavuş gibi yiğit kadınların, bebeğini, “bu bebeği bana Allah verdi, ona Allah bakar“ diyerek beşikte bırakıp cepheye giden Nene Hatunların, düşman kuvvetlerine erzak taşıyan 150 arabalık konvoyu bozguna uğratarak “düşman cesedimi çiğnemeden Antep’e giremez” diyen Şahin beylerin, cephe gerisinde kağnılarla mühimmat taşırken yanındaki örtüyü ısınmak yerine cephaneler ıslanmasın diye üzerlerini örterken soğuktan donarak şehadete ulaşan Şerife Bacıların, Malgaç Baskını ile düşmana ilk darbeyi vuran ve bölgedeki istiklal mücadelesini başlatan Yörük Alilerin, aslen Tarsuslu olan ve Afyon’un kurtarılmasında büyük payı olan Kara Fatmaların, Ulu Cami kürsüsünde, “Kale’de düşman bayrağı varken burada Cuma Namazı kılamayız. Önce düşman bayrağı indirilecek, kendi bayrağımız takılacak. Maraş bize mezar olmadan düşmana gülzar olmaz” diyen Rıdvan hocaların, düşman işgalinde cepheye giderken “yaşın küçük yavrum, dayanamazsın, hemen öldürürler seni” diyen cefakar annesine “yaşım küçük ama imanım büyük, ölürsem vatan millet uğruna şehit olacağım” diyerek savaşa katılan Şekerci Ökkeşlerin ve daha nice isimli isimsiz kahramanların fedakarlığını unutmadık, unutmayacağız.
Bebeğini değil istiklalini, gençliğini değil istikbalini, canını değil vatanını düşünerek varıyla yoğuyla mücadele eden bu aziz milletin tutsak edilebilmesinin, bağımsızlığından yoksun bırakılmasının mümkün olamayacağını haykıran;
“Ben ezelden beridir hür yaşadım, hür yaşarım,
Hangi çılgın bana zincir vuracakmış şaşarım,
Kükremiş sel gibiyim, bendimi çiğner aşarım,
Yırtarım dağları, enginlere sığmam taşarım.”
nidalarıyla işgalci güçlerin planlarını başlarına yıkan; bu azmi,bu cesareti, bu kararlılığı gösteren aziz ecdadımızı, şehitlerimizi,gazilerimizi, bütün kahramanlarımızı kalbimizde yaşatıyoruz, yaşatacağız.
Cumhuriyetimizin kurucu önderi Gazi Mustafa Kemal Atatürk: “Ey yükselen yeni nesil, istikbal sizsiniz. Cumhuriyeti biz kurduk, onu yükseltecek ve yaşatacak olan sizlersiniz!”dedi ve Nutuk’ta yer alan “Yurdumuzu dünyanın en mamur ve medeni memleketleri seviyesine çıkartacağız. Milletimizi en geniş refah vasıta ve kaynaklarına sahip kılacağız. Milli kültürümüzü muasır medeniyet seviyesinin üstüne çıkartacağız.” sözleriyle, Cumhuriyet’in kuruluşu ile birlikte ortaya konan üç hedefi belirlemiştir.
Muasır medeniyetler seviyesinin üstüne çıkmak elbetteki demekle değil, emekle olur.
Bunun için; gencinden yaşlısına, kadınından erkeğine büyük fedakarlıklar, büyük bedeller, büyük kahramanlıklar sonucu kazanılan bir zaferin ardından kurulan Cumhuriyetimizin kazanımlarına sahip çıkarak, her geçen gün daha ileri seviyelere taşımak için; ecdadımıza,şehitlerimize,gazilerimize,onların vatan mirasına,manevi hatıralarına layık olmak için milletçe her alanda var gücümüzle çalışıyoruz, çok daha fazla çalışacağız.
Bugünün nesli olarak, eğitimden, bilime, teknolojiye, ticaretten sanayiye, tarımdan turizme, spordan sanata, savunma sanayisinden uzay çalışmalarına kadar millet ve devlet olarak büyük ilerlemeler kat ettiğimiz her sektörde yerlilik ve millilik düzeyini daha da üst seviyelere taşıyarak, Cumhuriyetimizi ilelebet yaşatmaya ve yükseltmeye,ikinci yüzyılın Türkiye Yüzyılı olması için tek yürek, tek bilek olup; muasır medeniyetler seviyesinin üstüne çıkmak hedefi doğrultusunda durmadan, yorulmadan koşmaya devam edeceğiz.
Peki bunu yapıyor muyuz? Evet her geçen gün devlet ve millet olarak daha fazla üretiyor, projeler geliştiriyor, eserler ortaya koyuyoruz.
Savunma sanayinde yüzde seksenlere varan yerlilik oranı bunun bir göstergesidir. İnsanlı, insansız hava araçlarımız,(İHA,SİHA,KIZILELMA,ATAK..) kara araçlarımız (ALTAY,KİRPİ..),deniz araçlarımız (TCG ANADOLU..), milli otomobilimiz(TOGG),kendi petrolümüz, kendi doğal gazımız, kendi enerji santrallerimiz ve daha niceleri..
Türkiyemiz üretiyor,
Mersinimiz de üretiyor..
Mersin İlimizde faaliyet gösteren firmalarımız Cumhurbaşkanlığı Savunma Sanayi başkanlığı ile işbirliği halinde, yüzde yüze yakın yerli ve milli teknolojik ürünler üretiyor. İşte bunlardan bir örneği, “DERMAN” markasıyla üretilen 8X8 tekerlekli,zırhlı 570 beygir gücünde lojistik destek araçlarından tamamlanan 20’sinin, 2 gün önce teslimat törenine katıldık.
Mersinde yetişen teknoloji meraklısı gençlerimiz tarımda kullanılabilecek insansız,takip,ilaçlama vb maksatlı drone’lar üretiyor ve uluslararası anlaşmalar yapıyor. Bunlar ülkemizdeki ve ilimizdeki sayısız çalışmalardan sadece bir kaç örnek.
Ülkemiz artık uzay çalışmalarında da var. Bir kaç ay içinde uzaya ilk kez bir Türk pilot-astronot, İstanbul’daki Teknofest’te Sayın Cumhurbaşkanımızın bütün Türkiye’ye tanıttığı, Mersinli hemşerimiz Albay Alper Gezeravcı kardeşimiz gidecek. Kendisiyle gurur duyuyoruz.
Bugün gururluyuz, çünkü Cumhuriyetimizin 100.yılındayız,
Bugün coşkuluyuz, çünkü 29 Ekim Cumhuriyet Bayramımızı kutluyoruz.
Bugün heyecanlıyız çünkü Türkiye Yüzyılına adım atıyoruz.
Cennet misali güzellikte bir ülkeye sahibiz. Bugünlerimize şükürler olsun. Vatanımıza, bayrağımıza, ezanımıza, milli ve manevi değerlerimize dört elle sarılmaya, birbirimize kenetlenmeye, el ele, gönül gönüle, omuz omuza durmaya ve yol almaya devam ettiğimiz sürece gelecek bizimdir, gelecekte Türkiye’mizin yıldızı daha da parlayacaktır, Cumhuriyetimiz ilelebet yaşayacaktır.
Nice yüzyıllar temennisiyle, Cumhuriyetimizin 100. kuruluş yıl dönümünü içten en iyi dileklerimle kutluyor; başta Cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere, milli mücadele kahramanlarımızı, kanları ve canlarıyla bu toprakları vatan yapan aziz Şehitlerimizi, Gazilerimizi saygıyla, rahmetle yad ediyorum.
29 Ekim Cumhuriyet Bayramımız kutlu olsun!
Gelecek yüzyıl Türkiye Yüzyılı olacaktır elbet!
Yaşasın Türk Milleti, Yaşasın Cumhuriyet!” ifadelerini kullandı.
Günün anlam ve önemine dair konuşmalar ve şiirlerin okunmasıyla devam eden kutlama programı; Jandarma Komutanlığı’na bağlı birliklerin Tüfekli Hareketler ve Zeybek gösterileri, Büyükşehir Belediyesi Halk Oyunları Ekibinin gösterisi ve bando gösterilerinin ardından yapılan resmi geçit töreni ile sona erdi.